İçindekiler
Bilişim Suçlarında Şüpheli Tespiti
Bilişim suçları, teknolojinin kullanılmasıyla işlenen ve ağlar üzerinden gerçekleşen suçlar olarak tanımlanmaktadır. Bu suçların özellikle kurumsal ve bireysel güvenlik açısından ciddi zararları olabilir. Bilişim suçlarının önlenmesi ve çözülmesi için, suçluyu tespit etmek ve cezalandırmak için, şüphelinin tespiti, suçu işleyenin tespiti ve suçluyu etkili bir şekilde cezalandırmak için çok önemlidir. Bilişim suçlarında, şüphelinin tespiti, özellikle bir suçun işlenmesini doğrulamak ve bu suçu işleyen kişiyi tespit etmek için çok önemlidir. Şüphelinin tespitinde, çeşitli yasal ve teknik yöntemler kullanılır. Şüphelinin tespiti için yasal yöntemler arasında, adli tıp, DNA analizi, parmak izi analizi, fotoğraf ve video analizi, ses analizi, kimlik belgeleri, kimlik kontrolü, kimlik doğrulama, kimlik tespiti, dolaşım kontrolü gibi çeşitli teknikler bulunur. Şüpheli tespitinde teknik yöntemler arasında da, bilgisayar ve ağ güvenliği, güvenlik duvarı çözümleri, veri sızma, veri kurtarma, veri koruma, veri toplama, veri kontrolü, veri şifreleme, veri depolama, veri güvenliği, veri analizi, güvenli bağlantılar, saldırı tespiti, güvenlik kontrolü, güvenlik denetimi, güvenlik raporlaması gibi çeşitli teknikler kullanılır. Bunların dışında, yetkili kurumlar tarafından sağlanan veri ve belgeler, arama ve dinleme, uzaktan erişim ve izleme, güvenlik kamerası görüntüleri, cep telefonu ve internet gibi çeşitli teknolojiler de şüphelinin tespitinde kullanılır. Şüphelinin tespiti, özellikle bilişim suçlarında, suçu işleyen kişinin tespit edilmesi ve kovuşturulması için çok önemlidir. Yasal ve teknik yöntemlerin etkin bir şekilde kullanılması, şüphelinin tespitinde önemli bir rol oynamaktadır. Bilişim suçlarının önlenmesi ve çözülmesi için, şüphelinin tespiti ve cezalandırılması çok önemlidir.
Bilişim Suçlarında IP Adresi Tespiti
Siber suçlarda şüphelinin tespitinde en yaygın olarak kullanılan yöntem IP adresi tespitidir. Suçun işlendiği anda kullanılan IP numarası belirlenir ve bu numaradan ilgili kullanıcı belirlenir. Yani öncelikle IP adresi belirleniyor ve ardından belirlenen adresi kimlerin kullandığı araştırılarak suçun failine ulaşılabiliyor.
Yukarıda da açıkladığımız gibi IP adresinin tespiti tek başına suçun failinin tespiti için yeterli değildir.
Yukarıdakilerden de anlaşılacağı üzere siber suçlarda şüphelinin tespiti açısından IP adresi büyük bir öneme sahiptir. Ancak tespit edilen IP adresinin internet kafe, otel, kütüphane gibi yerler olması da mümkündür. Bu gibi durumlarda faili tespit etmek çok zordur. Bu durumlarda, IP adresinden başka destekleyici kanıtlara ihtiyaç vardır.
Yargıtay 8. CD, sadece IP numarasının tespit edilmiş olmasının bir kişiyi suçlamak için yeterli olmadığını, bilgisayarında hackerlık programı bulunmuş olsa dahi IP numarası sadece o anda bilgisayar ile internet arasındaki bağlantıyı ortaya koyduğu için, başkaca ek deliller olmadan yalnızca IP ile mahkum edilmesinin “varsayıma dayalı mahkumiyet” olduğunu belirterek, sanığın beraatine karar vermiştir. Aşağıda yer alan kararlardan da anlaşılacağı üzere IP adresi internetin yapısı gereği birden fazla kişiye tahsis edilmektedir. Bu nedenle IP Adres tespitleri de tek başına yeterli bir delil sayılamayacaktır.
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince, ”in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/6-66 E 2015/52 karar sayılı 17.03.2015 tarihli kararı)
AVUKAT DESTEĞİ
Randevu almak için çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon aracılığı ile ulaşabilir veya aşağıdaki adrese mail atabilirsiniz.
Gizlilik
Avukatlık mesleğinin en önemli etik ilkelerinden biri gizlilik olup, hukuk büromuz; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile belirlenen gizlilik ve sır saklama ilkesini büyük bir özen ve hassasiyet göstererek uygulamaktadır. Bununla beraber ofisimiz, müvekkillere ait bilgi, belge ve verileri sır tutma yükümlülüğü ve veri sorumluluğu kapsamında gizli tutmakta, üçüncü kişilerle ve kurumlarla hiçbir durumda ve hiçbir şekilde paylaşmamaktadır. Bu bağlamda ofisimiz, dava dosyaları ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uyulacağını yazılı olarak da ilke edinmiştir.